20 Ağustos 2013 Salı

Limon ve iğne büyüsü

Farklı renkte iğneler ya da çubuklar saplanmış bir limon daima şans getirir.

Rengarenk iğnelerle dolu bir limon size hediye edilmişse ve içlerinde hiç siyah iğne yoksa, bu hayatınızın mutlu, müreffeh ve neşe dolu geçeceğine delalet eder.

Fakat limonda birkaç tane siyah iğneye rastlarsanız, genelde iyi talih ve esenliğe işaret etse de ufak tefek sıkıntılar olacak demektir [Bu durumda, siyahların etkisini azaltmak için aşağıdaki seremoniyi yapmalı ve yakarmalısınız.].

Diana'ya Yakarı


Geceyarısı olur olmaz
Bahçeden bir limon kaptım
Kaptım limonu ve
Portakalı ve mandalinayı
Bu narin şeyleri dikkatle
Bir araya getirirken dedim ki:
Sen Güneş, Ay ve Yıldızların Kraliçesi
İşit beni! Sana sesleniyorum!
Bütün gücümle senden
İstediğim tadı vermeni bekliyorum
Bahçeden toplanmış şu üç şey
Limon, portakal, mandalina
Şans getirsinler bana
İkisi burada elimde
Diğeri kaderimin emrinde
Yıldızların Kraliçesi!
Bu meyve elimden düşmesin.

Bunları söyledikten sonra göğe bakın ve iki tanesini bakmadan atın. Eğer elinizde kalan limonsa bulabildiğiniz kadar renkli iğne bulun ve limona dikkatlice saplayın. Limon iyi talih müjdelediği için ister sevdiğinize ya da yakınınıza verin, ister kendinize saklayın.

Eğer arzunuz birinin başını belaya sokmaksa, renkli yerine siyah iğne kullanın. Fakat bunun için şu lekilde yakarmalısınız:

Tanrıça Diana, sana yakarıyorum
Vargücümle sana sesleniyorum
Huzur nedir bilmeyesin
Gelmezsen bana yardım için.
Bu yüzden yarın, öğle suları
Elimde bir kadeh şarap, seni bekleyeceğim
Bir cam parçası ya da mercekle
Büyü için onüç iğne getirdim
Hepsi de birbirinden kara
Fakat onları sen sapla Diana!

Benim için cehennemden çağır iblisleri
Güneşe arkadaşlık etsinler
Getirdikleri o kavuran ateş
Güçle dolsun taşsın
Güneş bu şarabı kaynatsın
İğneler alkor olsun ısıyla
Ve limonuma saplansınlar
Ki onu kime vermişsem
Huzur ve refah nedir bilmesin asla.

Eğer bu ricamı kabul etmişsen
Bir işaret göster lütfen
Burada üçüngü gün
Gelip geçerken
Bir ses ya da nefes
Uğuldayan rüzgar, takırdayan yağmur
Ya da çatırdayan dolu ovalara
Eğer üçünden birini göstermezsen
Huzur Diana, nedir bilme sen
Sana yolladığım duayı kabul et öylece
Yoksan zulmederim sana gündüz gece!

Portakal Güneşin meyvesi olduğundan, rengi açık sarıya çalan limon Ay'ı, yani Diana'yı ima eder. Ama büyü için seçilen limon daima yeşil olmalıdır çünkü katıdır ve siyaha döner. Portakal ya da limon kabuğundan biraz basınç ve yapışkan yardımıyla envai tür işte kullanılabilecek sert maddeler yapılabileceği pek bilinmez.

Alıntıdır!

Dianic aşk büyüsü

Diana'ya ve Ay'a tapan bir büyücü eğer bir kadının aşkını kazanmak isterse onu köpeğe dönüştürebilir. Kadın kim olduğunu, bildiği herşeyi unutacak ve koşa koşa büyücünü evine gelecektir. Evde, tekrar doğal formuna bürünecek ve onunla olacaktır. Ayrılma zamanı gelip çattığında, tekrar köpek olup evine gidecek ve orada yine kadın haline gelecektir. Ona hayalmış gibi gelen bir iki anıdan başkasını hatırlamayacak, en sonunda yine köpeğe dönüşecektir çünkü Diana'nın yanında ezelden beri bir köpek varolagelmiştir.

Evine aşk getirmek isteyen büyücü şunları söyleyerek bu büyüyü yapmalıdır:

Bugün Cuma, canım erken kalkmak istedi. Zengin bir lordun kalbini kazanmak istediğim kızını görmüştüm ve pek iyi uyuyamadım. Fakir olsaydı, onu parayla elde edebilirdim ama karun gibi zengin, bu yüzden umutsuzum. Bana yardım etmesi için Diana'yı çağıracağım.

Diana'ya yakarı


Diana, güzel Diana!
Güzel olduğun kadar iyisin de
Sana hep inandım
Sana sevilmenin hazzını yaşattım
Şimdi sıra sende
Sen istersen herşey olur
Yapamayacağın şey yoktur
Dileğimi yerine getireceksen
Ne olur kızın Aradia'yı çağır
Yolla onu sevdiğimin yatağına
Ki bir köpek halini alsın
Ve yanıma, odama gelsin
Ama gelir gelmez senden ricam
Sonra insan şeklini alabilir
Arzuladığım çekiciliğine bürünebilir
Ruhlarımız neşeyle tatmin olana dek
Sevişelim doyasıya
Ulu Peri Kraliçesinin
Ve onun adil kızı Aradia'nın ihsanıyla
Tekrar köğeğe çevir onu
Sonra da yine insan biçimine!
Böylece Aradia'nın etkisi altındaki kız hiçbir şeyden şüphelenmeden ve kimseye görülmeden, bir köpek olarak dönecektir evine; Aradia'nın tesiriyle bunun bir rüya olduğunu sanacaktır.

Alıntıdır!

4 Ağustos 2013 Pazar

En Geniş Türkçe Paganizm ve Doğacılık İncelemesi

Paganizm İncelemesi



Bir çok yerli ve yabancı kaynak kullanılarak, neo-paganlarla konuşularak ve ritüel ve kutlamalara kadar incelenerek yazılmış bu makale şüphesiz dünyanın en geniş ve ayrıntılı Türkçe Paganizm incelemesidir.






Dünyanın En Geniş Türkçe Paganizm ve Doğacılık İncelemesi

Bu konuyu yazmaya aslında 3 yıl önce, Londra’da Hıristiyanlık öncesi tarihi mekânları gezerken farklı bir neo-pagan ile karşılaştıktan sonra, daha öncesinde oldukça sıradan olduğunu düşündüğüm bu kültürü incelemeye karar verdim. Araştırmalarım sırasında birçok pagan geleneğine ve farklı pagan inanışlarına şahit oldum. Daha sonraki araştırmalarımda, Pagan kültürünü incelerken üç büyük İlahi din olan, İslam, Hıristiyanlık ve Musevilik konusunda da bazı ilginç noktalar yakaladım. Her ne kadar Paganizm, hayat görüşümde büyük bir etki bırakmasa da sonuç olarak bu ilginç yeşil kültürü, yani paganizmi rotalife.com da yazmamak olmazdı.

DOĞAYI ANLAMA
Paganizmi diğer dinlerden ayıran en büyük özellik doğayı anlamaktır. Paganizm doğanın işleyişine dini görüş olarak bakılmasıdır. Anti-milliyetçilik, feminizm, cinselliğin kutsallığı, tanrıça kavramı, bitkilerin ve hayvanların kutsal kabul edilmesi pagan kökenli unsurlardır.
PAGANİZM VE ÖZ PAGANİZM
Genel anlamda Paganizm İlahi dinler dışındaki dinler için kullanılır. Dünyanın birçok yerindeki farklı inanışlar, mitoloji hatta putperestlik bile paganizmin bir sınıfı olarak kullanılır. Lakin bu sınıflandırma tamamen yanlıştır. Bozulmamış Ana (Öz) Paganizm’den bahsedecek olursak, tek tanrıçaya (doğa ana) ibadet vardır. Bunun dışında tek tanrıçadan daha güçsüz ve alt seviyede bazı tanrı ve tanrıçalara paganizmin çeşidine göre inanılabilir ya da inanılmayabilir. Putperestler gibi heykellere tapınma olayı paganlarda görülmez. Öz paganizmi aslen doğa dini olarak görmek daha doğru olacaktır. Öz paganizm ile genel anlamda günümüzün paganizminin en önemli farkı şudur: günümüzde paganlar tanrı ve tanrıça’ya, bazı mitolojik karakterlere ve daha fazlasına taparlar, öz paganlar ise tek tanrıçaya (doğa ana) ve ondan düşük bazı tanrılara inanırlar. Öz Paganizm, sadece Asya, Doğu Avrupa ve Amerika’da görülmüş olmasına rağmen, günümüzün paganizmine 7 kıtada rastlanabilir.
PAGANİZMİN KÖKENİ
Paganizmin kökeni hakkında neredeyse hiçbir kaynak yoktur ancak bazı kabullerden yola çıkabiliriz. Dünya’ya dinin ilk olarak Âdem ile Havva’dan geldiğini kabul edersek, paganizm, Âdem’in ve Havva’nın getirdiği dinin, zaman içinde insanoğlu ve başka etkenler tarafından değiştirilmiş halidir çıkarımını yapabiliriz. Paganizmin ilk hallerinde, yani öz paganizmde tek tanrıça vardır. Buradaki teklik kavramının ilahi dinlerden alındığını söyleyebiliriz. Ayrıca paganizm ile ilahi dinler arasındaki etkileşim de bu yolla açıklanabilir. Daha sonraki zamanlarda ise paganizm iyice değiştirilmiş ve değişik türlerde çok tanrılı pagan dinleri ortaya çıkmıştır. Çok tanrılı pagan dinleri ise mitolojiye, wicca ve cadılık kültürüne yol açmıştır. Doğa dini içten içe büyü dinine dönüşmüş ve nihayetinde şimdiki halini almıştır. Ayrıca daha sonraları İlahi dinler de çoğu zaman mitolojik ve pagan inançtan etkilenmiştir. Örneğin: nazar boncuğu, haç, yılbaşı, türbe vb. ( bu konulara yazının ileriki kısımlarında döneceğiz ). Kısaca, İlahi din bozularak öz paganizmi, öz paganizm genel anlamda bilinen paganizmi, genel paganizm ise tarihteki birçok efsane ve mitolojiyi yaratmıştır.

Öz paganizmin gelen özellikleri:
- Tek tanrı (tanrıça) olan doğa anaya inanırlar. Bunun yanında yardımcı tanrılar olabilir.
- Şeytan inancı yoktur, varlığını kabul etmezler ancak cehennemsiz ahrete inanırlar.
- Herhangi bir kurtarıcıya inanmazlar, doğa kendini korur.
- Tanrıça herkese karşı adaletlidir, taraf tutmaz.
- Doğa enerjisine inanılır.
- Doğa, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar, insanlar (kısaca canlı varlıklar) ve gök cisimleri kutsaldır.
- Sınırlı doğal dengeye inanılır. Doğum, üreme ve ölüm kutsal bir döngüdür.
- 5 ana elemente inanılır.   
- Mutlak kadın-erkek eşitliği vardır. Irk ve dil farkı reddedilir.
- Kadın ve doğurganlık kutsaldır. Doğanın içindeki her varlık kutsaldır, boş yere zarar verilmemelidir.
- Her şeyin bir zıttı vardır, tanrıçanın ise zıttı olmadığı için tanrıçadır.
- Temeli Avrasya’dır.


Genel anlamda paganizmin özellikleri:
- Birçok tanrı ve tanrıçaya inanırlar. Tüm tanrılar ve tanrıçalar tek tanrıdır ve tanrıçadır.
- Şeytan, cennet ve cehennem inançları yoktur.
- Doğanın seçtiği bir kurtarıcı olabilir.
- Tanrı doğayla bütünleşmiştir, doğanın içindeki varlıklara adaletlidir.
- Doğa, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar, insanlar (kısaca canlı varlıklar), gök cisimleri ve tanrıça adına yapılmış heykeller kutsaldır.
- Hıristiyanlık ile aynı temele sahiptir. Daha doğrusu Hıristiyanlığı etkilemiştir.
- Ölümsüzlüğün var olabileceğine inanılır.
- 4 ana element ve onların birleşmesinden oluşan ruh gücüne inanılır.
- Birçok gizli cemiyet ile bağlantılı olduğuna dair kaynaklar vardır.
- Kadın ve doğurganlık kutsaldır.
- Her şeyin bir zıttı vardır, tanrı varsa tanrıça da vardır.
- Temeli Avrupa ve Mısır’dır.
DOĞA ANA ( Mother Nature )
Doğa Ana ya da diğer adıyla Tabiat Ana, paganizmin en büyük tanrıçasıdır. Paganizme göre dünyada var olmuş her canlı veya cansız Doğa Ana tarafından yaratılmıştır. Karakteristik rengi yeşildir. Doğayı, evliliği, sevgiyi, korumayı, hamileliği, anneliği ve tarımı temsil eder. Doğa Ana, Dünya Ağacı ile özdeşleşmiştir. Beş ana elementten toprağı temsil eder. “Nature” doğum ve doğuştan gelen özellikler anlamına gelen “Natura” kelimesinden türemiştir. Farklı inanç sistemlerinde farklı adlarla ancak benzer özelliklerle bulunmuştur. Bunların en bilinenleri “Gaia (Yunan), Terra (Roma), Eingana (Avustralya), Asherah (Arap) ve Jord( İskandinav)”dur. Günümüzde ise Doğa Ana için en çok Gaia ismi kullanılmakta.

 

Doğa Ana önceleri birçok Pagan dininde en büyük yaratıcı tanrıça olarak görülmüştür. Ancak daha sonra Hıristiyanlığın Avrupa’da yayılışı ile birlikte Doğa Ana farklı bir konum elde etmiştir. Bu statüde Doğa Ana, tanrı tarafından yaratılmıştır, bir tanrı değil doğanın koruyucusu olan melek türünde bir varlıktır. Modern hayatta ise Doğa Ana hala, doğa ile özdeş olarak şiirsel anlatımlarda kullanılmaktadır.
TEK TANRILI PAGANIZM
Bazı neo-paganlara göre paganizmde “her şeyin zıttı vardır, bu yüzden tanrı var ise tanrıça da vardır” şeklinde bir kural vardır. Ancak paganizmin temeline baktığımızda bu kural tamamen geçersizdir. Öncelikle Paganizm’de tanrı inancı vardır ama şeytan yoktur yani tanrının zıttı yoktur. İkinci olarak birçok pagan dininde tanrıça vardır ancak tanrı yoktur. Kısaca paganizmde sadece tanrıça, sadece tanrı veya ikisi birden olabilir. Doğa Ana’ya inanan birçok pagan dini ise genelde tek tanrılı ( daha doğrusu tek tanrıçalı ) olmuştur.
DÜNYA AĞACI ( World Tree)
Dünya Ağacı ya da diğer adıyla Hayat Ağacı, şüphesiz dünya üzerindeki eski zamanların dinlerinin en büyük ortak özelliğidir. Amerika’dan Türk tengriciliğine, Yunan Mitoloji’sinden İskandinavya’ya ve Perslere kadar uzanan dünyanın 6 kıtasındaki birçok pagan dininde bulunan Dünya Ağacı, aynı zamanda paganizmde Doğa Ana’nın en büyük sembollerinden biridir. Farklı bölgelerdeki birçok dinin Dünya Ağacı’nı barındırması dinlerin ortak bir kökeni olduğu iddiasını güçlendirmektedir ( bu konuya daha sonra geleceğiz ). Dünya Ağacı, İslam, Hıristiyanlık, Yahudilik, Şamanizm, Paganizm, Zerdüştlük, Çin, Hint, Avrupa ve Mısır geleneklerinde sıklıkla rastlanır. Bazı küçük ayrıntılara sahip olmasına rağmen, temelde bütün bu Dünya Ağacı simgeleri aynıdır.
Genel inanışa göre, ağaçlar saygı gösterilmesi gereken canlılardır ve onların da ruhları vardır. Hiçbir şekilde günah işleyemeyecekleri için ruhları saftır, kötülük barındırmaz. Dünya ağacı batıda daha çok Dünya Ana ile özdeşleştirilmiştir, hatta bazı pagan dinlerinde Dünya Ağacı’na tek tanrıça olarak tapılmıştır. Avrupa paganizmi, Türk ve Moğol Tengriciliği ve birçok başka dinde Dünya Ağacı, yer ve gök dünyasını birleştiren bir konumdadır. Ayrıca bazı inanışlara göre Dünya Ağacı dünyanın merkezinde bulunur ve ölümsüzlüğü temsil eder.
Dünya Ağacı dışında kutsal kabul edilen başka ağaçlar da vardır. Örneğin, Hıristiyanlıktaki Çam Ağacı süsleme olayı paganların doğadaki ölümsüzlüğün sembolü olarak çam ağaçlarını görmesi ve onları kutsal saymasıdır (çam ağaçları yaprak dökmez, bu yüzden ölümsüz olduğuna inanılmıştır ) .Doğada bulunan ağaçlardan hangilerinin kutsal olacağı ve hangisinin Dünya olacağı inanışlarda farklılık göstermektedir. Ancak kesin olan, kutsal bir ağacı kesmenin yasak oluşudur. Kutsal ağaçlardan birini kesen insan sonsuza kadar veya affedilinceye kadar lanetlenir.      
Öz Paganizmin en büyük özelliği olan doğayla birleşme kavramının en yoğun göründüğü inanış Dünya Ağacı’dır. Dünya Ağacı’nın iyileştirme yeteneği vardır ancak asla diriltme yeteneğine sahip değildir. Bunun nedeni de öz paganizmin doğayı merkez alması ve dirilmenin doğal bir durum olmamasıdır. Dünya güçlüdür, insanların ruhunu yansıtabilir ancak tamamen normal bir ağaç kadar savunmasızdır ( tıpkı doğa gibi ). İnsan doğa ve ağacını korumalıdır. Dünya Ağacı 5 ana elementten toprağı temsil eder ve Doğa Ana’nın en güzel eseridir. Paganlara göre Dünya Ağacı huzura ermenin (yaşarken ve ölüyken) en mutlak yoludur.
HAYAT ENERJISI VE DOĞANIN 5 ANA ELEMENTİ
Birçok antik uygarlık doğayı oluşturan temel 5 element olduğuna inanmıştır. Bu elementlerden hava (rüzgâr), su (sıvı), ateş ve toprak (dünya) genel olarak değişmeksizin Asya veya Avrupa fark etmeden aynıdır. 5. element ise cennet, ruh, can, aether, ether gibi isimlerle anılmıştır. Pagan kaynaklarına baktığımızda bu 5. elementin aslında daha çok ruh ve yıldırım (elektrik) için kullanıldığı gözükmektedir. Günümüzde çok kullanılan astroloji ise binlerce yıl önce paganlar tarafından 5 element ile kullanılmıştır. İnanışa göre, her insanın içinde 5 element enerjisinden biri vardır. Bu enerji miktarları kişinin karakterini belirler:
Toprak: Doğurganlığı ve sevgiyi (şefkat) temsil eder. Sembolü ağaçtır. Sembolik sayısı 4’tür. ( Nature )
Su: Duygusallığı ve aşkı temsil eder. Sembolü balıktır. Sembolik sayısı 5’tir. ( Water )
Ateş: Güç, şehvet ve hırsı temsil eder. Sembolü aslandır. Sembolik sayısı 3’tür. ( Fire )
Hava: Adalet, onur ve aydınlanmışlığı temsil eder. Sembolü kartaldır. Sembolik sayısı 2’dir. ( Air )
Yıldırım: Zekâ ve çalışkanlığı temsil eder. Sembolü arıdır. Sembolik sayısı 1’dir. ( Sky )
Not: Yıldırım bazen Ruh olarak tanımlanmaktadır.
Ruh: Tanrısallığı temsil eder. Sembolü insandır. Sembolik sayısı 1'dir. ( Soul )
PAGANİZMDE ÖLÜMSÜZLÜK
Elektrik binlerce yıl önce can olarak temsil edilmiştir, ancak beynin düşünürken elektrik akımı kullandığı ve ex durumunda bu elektrik akımının tamamıyla yok olduğu oldukça yakın döneme ait bir buluştur. Ayrıca yine mitolojik kaynaklarda ether gücünün cansız varlıklara can verebileceğinden bahsedilmiştir ve bu güç yine elektrik (yıldırım) olarak temsil edilmiştir. Ek olarak tanrının binlerce yıl gökyüzünde yaşadığının farz edilmesi (hala inananları var) aynı zamanda ether gücünün de gökle bağlantılı olması ve insan ruhunu temsil etmesi, gökyüzünden toprağa doğru iniyormuş gibi görünen yıldırımın, sanki tanrı tarafından gökten yeryüzüne yollanan insan ruhuna benzemesi ilginç bir durumdur. Son olarak Paganlar insana en uzak elementleri ateş ve elektrik olarak görmüşlerdir ki, bildiğimiz gibi (kesme-yarma işlemi hariç) geri döndürülemeyen yaraların veya en net ölümlerin birçoğu elektrik akımı veya yanma (daha önce bahsettiğimiz kanser, radyasyon vs.) yüzünden olur. Ayrıca yine bu yüzdendir ki, elektroşok gibi bir yöntem kalbin atmasını sağlayabilmektedir. Kısaca, paganlara göre doğa ile bütün olmak ve 5 elementin gücü ile sonsuz hayat mümkündür. Ancak tanrıça hariç kimse ölümsüz olamaz, çünkü 5 elementi yaratan doğa ananın kendisidir.
AŞK VE SEVGİ ARASINDAKİ FARK
Aşk ile sevgi birbirinden farklı olgulardır. Tanrıya duyulan sevgidir, anneye ve babaya duyulan da sevgidir. Kişinin karısına, çocuğuna duyduğu da sevgidir. Peki, aşk nedir? Aşk dünya nüfusunun sadece çok küçük bir kısmı tarafından keşfedilmiş bir duygudur. Kadın ve erkeğin eşit olmadığı toplumlarda aşkı anlamak imkânsıza yakındır.
Kişi genellikle kendine uyan biriyle değil, ortamdaki en iyi kişiyle bir olmak ister. Buna şöyle bir örnek vereyim: Daha önce 3 kişi ile yaptığım basit bir testi anlatmak istiyorum. Her kişinin önüne iki adet farklı elbise koydum. Bunlardan biri pahalı ve marka; diğeri ise, kişinin normalde giydiğine yakın ve ona yakışan bir tarz elbise idi. Elbiselerin fiyatları da kişilere söylendi. Sonuçta, herkes kendine uyan, yakışan ve sevdiği kıyafeti değil, pahalı olanı aldı.
Kişilerin âşık olacağı, kendisinin zıt cinsi olan eşler yerine, sadece hoşlandığı ve daha kaliteli olduğunu toplumun etkisinde hisseden bir eşle evlenmeleri sonucu, boşanmalar ve aile içi şiddet, bunların sonucunda ise dengesiz yeni nesil ortaya çıkar.
Aşk, gerçek aşk; âşık olduğu kişi uğruna diğer bütün sevdiklerinden vazgeçmektir, ancak tabi ki günümüzde böyle bir şeyin olması pek de mümkün değildir. Zaten bu yüzden 21. Yüzyılda, mantık evliliği, beşik kertmesi vb. denen sapkın ve iğrenç fikirlerin olduğu ortamda gerçek aşk oranı 0’a yakındır.
LILITH VE KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ:
Lilith, Musevilik ve Hıristiyanlık inançlarından, Âdem’in ilk eşidir. Lilith’in hikâyesi Avrupa kültürünün kadın üzerindeki baskısının, kadını ikinci sınıf ve şeytani olarak gören zihninin bir göstergesidir (Hint-Avrupa dil ailesinde, dillerde bile erkek-kadın ayrımı göze çarpar, kadın ve erkek için ayrı cinsler, zamirler ve kelimeler vardır – bu Asya dillerinde örneğin Türkçe’de böyle değildir).
Tekrar Lilith’e dönecek olursak; Musevilik ve Hıristiyanlık’ta Lilith, Havva’dan önce Âdem’in ilk eşidir. İslamiyet’te ise böyle bir durum yoktur, ilk insanlar Âdem ve Havva’dır.
Lilith efsanesi mitolojinin karışımı ile oluşmuş bir öyküsel anlatıma sahiptir. İşte Hıristiyanlık ve Musevilik’te yaratılış destanı:
Tanrı, insanı çift olarak yaratmıştır. Bir erkek ve bir dişi… İlk erkek Âdem, ilk dişi ise Lilith’tir. İkisi de çamurdan yaratılmıştır. Aynı anda ve aynı maddeden yaratıldıkları için Lilith, kendini Âdem’le eşit görmektedir. Âdem ise, Lilith’in ona hizmet etmesini istemektedir. Bazı kaynaklara göre, Âdem, cinsel ilişki sırasında Lilith’in altta olmasını istemektedir ( bunu kadına karşı üstünlüğü olarak görmüştür ), ancak Lilith bunu aşağılama olarak kabul ettiği için kabul etmez. Sonunda, Âdem’in baskılarına ve kendine üstünlük taslamalarına dayanamayan Lilith Âdem’i ve cenneti terk ederek dünyaya kaçar ve orda şeytan ile birlikte olur. Bir süre sonra cennette yalnız kalan Âdem Lilith’i özlemeye başlar ve Lilith’i geri getirmesi için Tanrı’ya yalvarır. Olay tamamen Âdem’in suçu olmasına rağmen ( durum Âdem’in sürekli olarak kadına üstünlük taslaması, ona hükmetmeye çalışmasıdır) tanrı Âdem’in yanını yer alır. Daha sonra Tanrı üç meleğini elçi olarak gönderip Lilith’e “evine dön” çağrısı yapar. Lilith reddeder. Melekler Lilith’e geri dönmemesi halinde her gün yüz çocuğunu öldüreceklerini söylerler. Ve de öldürürler. Lilith, duyduğu acıyla bundan sonra Âdem soyundan gelen bütün çocukları öldüreceğine yemin eder ve tanrının karşısında yer almaya karar verir. Lilith'in dönmesinden ümidi kesen ve Âdem’in ısrarlarına dayanamayan Tanrı, Âdem uyurken onun kaburga kemiğinden Havva'yı yaratır. Havva, Âdem’den yaratıldığı için ona karşı çıkamayacağı düşünülmüştür. Havva Lilith'e çok benzemektedir ki Âdem uyanınca yanında bulduğu kadının başka biri olduğunu anlamaz. Havva’nın kendisine Lilith gibi karşı çıkmayıp boyun eğmesini ise kendisinin başarısı olarak görür.
Lilith efsanesinden doğan batıl inançlar: Hamile kadınların ve bebeklerin üzerlerine ve çevrelerine nazarlıklar takmak, cinselliğin aşırı tabu olarak görülmesi vb.
Görüldüğü üzere, haklarını arayan bir kadın olan Lilith’e yapılan eziyet, Âdem’in maçoluğu ve iki kadın arasındaki farkı anlayamayacak kadar zeki olamaması, tanrının taraf tutması, tanrının meleklerinin cinayet işlemesi, tehdit etmesi vb. durumları barındıran bir inanış, bir dinin, Musevilik ve Hıristiyanlığın, ataerkil, ayrımcı ve baskıcı Avrupa kültüründen etkilendiği, bozulduğu ve yoldan saptığı apaçık ortadadır. Hıristiyanlık’ın bozulması ile ilgili konulara daha sonra geleceğiz.
PAGAN RİTÜELLERİ VE CİNSELLİK
Paganizmde cinsellik önemlidir. İnsanın en önemli görevlerinden biri üremektir. Hıristiyanlık ve Museviliğin baskılarına ters olarak Paganizm kişiyi cinselliğe teşvik eder. Pagan inanışına göre kişi yaklaşık 16 yaşından sonra cinsel ilişkiye girebilecek düzeydedir ve girmelidir. Paganizmin ana tanrıçası Doğa Ana, doğurganlığın sembolüdür. Bu yüzden Tanrıçaya yaklaşmanın, onla bütün olmanın, ona ibadet etmenin en güzel yollarından biri cinselliktir. Paganlar cinselliğe doğal ihtiyaç, zevk ve ibadet olarak bakarlar.
Paganizmin en ilginç konularından biri ise, erkek eşcinselliğine çok sıcak bakılmamasına rağmen, kadın eşcinselliği yani lezbiyenliğin Paganizm’de tamamen doğal olmasıdır ( hatta bazı Pagan inanışlarında kutsal). Bunun nedeni ise, tanrıçanın dişi olarak görülmesi ve erkek yerine bir dişiye hayran olmanın daha onurlu bir davranış olduğudur. Hatta iki eşcinsel kadın ile bir adet erkekten oluşan üçlü cinsel ilişki yine aynı nedenle kabul görmektedir.
Paganizm'de bulunan ilginç cinsellik geleneklerden biri de ilişki sırasında sıvının kutsallığı üzerinedir. Öz paganizm hiçbir şekilde koruyucuları, kondom ve türevlerini tasvip etmez. İlişkiye girildiğinde sıvı alış verişi olmalıdır. Bu yüzden cinsel ilişki gibi aynı zamanda öpüşme ve eşlerden birinin vücudu ile diğer eşin oral teması da kutsal sayılmaktadır. (Bu yüzden öz paganizmde cinselliğin elementi aynı zamanda su'dur.)

Pagan inancına göre yaratmak Tanrıça’ya mahsustur. İki kişinin cinsel birleşmesi sonucunda üreme durumunda tanrıçanın işini yapmış ve bir nevi kutsallaşmış olurlar.
BİR PAGAN DİNİ OLARAK HIRİSTİYANLIK:
Hıristiyanlık’ın kutsal sembolleri olan balık ve haç pagan kökenlidir. Haç, Zodyak takviminden, balık ise pagan burçlarından alınmıştır.
Zodyak takviminin eski versiyonlarında ortada güneş tanrısı yer alırken, Hıristiyanlık’ın yayılmasından sonra ortadaki tanrının yerini İsa almıştır. Güneş tanrısının kutsal günü olan Pazar günü ( Latin dillerinde Güneş Günü ) olması ve aynı şekilde Hıristiyanlık’ın da kutsal gününün kutsal günün Pazar günü olması tesadüf değildir. İsa, pagan tanrılarından Güneş Tanrısının yerini almıştır.
Hz. İsa’nın kısaca 25 Aralık’ta doğduğu, çarmıha gerildiği, üç gün ölü kaldığı ve tekrar dirildiğine dair bir inanış hâkimdir. Ancak bu hikâye de aslen pagan kökenlidir. Eski pagan tanrılarından Horus, Attis, Krishna, Dionysus ve Mithra da aynı şekilde 25 Aralık’ta doğmuş, çarmıha gerilmiş, üç gün ölü kalmış ve tekrar dirilmiştir, inanışa göre.    
Peki, neden 25 Aralık? Bu olay tamamen astrolojiktir. İsa’nın lakaplarından “doğunun yıldızı” aslında Sirius denen bir yıldızdır ve onu takip eden 3 adet “3 kral” adında yıldız bulunmaktadır. Tahmin edeceğiniz gibi Hıristiyanlık’ta da üç adet kral İsa’yı takip etmişlerdir. 25 Aralık ise güneşin doğum ve batımıyla ilgili bir tarihtir. Ayrıntılı bilgi için “Zeitgeist” filminin birinci bölümünü seyretmenizi öneriyorum.
Size bırakacağım bir konu, paganizmdeki kutsal üçlü ( Holy Trinity ) ile hıristiyanlık’ta ki kutsal üçlü ( Holy Trinity ) inancını karşılaştırınız, tamamen aynı olduğunu göreceksiniz.
Bir fıkra: Bir gün adamın biri Vatikan’ı ziyaret eder ve oradaki kardinal ve rahiplere “Hıristiyanlık bu değil, dini bozdunuz” diye sitem eder. Kardinaller ise “evet biliyoruz, gerçek Hıristiyanlık bu değil der”. Daha sonra Kardinallerden birisi eliyle duvardaki İsa figürünü göstererek “ ancak durum öyle bir hal aldı ki, İsa gökten inip din bu değil dese, onu da aforoz ederiz.” der.
MUSEViLİK’TE MANTIK HATASI:
İlginç durumlardan biri, Musevilik’te sürekli olarak insan halkının tanrı ile pazarlık yaptığı vurgulanmıştır. Pazarlık yapan bir tanrı, mantıksal olarak insana muhtaçtır. Ancak ilahi dinlerin tamamı tanrının kimseye muhtaç olmadığı ve sonsuz güce sahip olduğundan bahseder. O halde Musevilik kendi içinde çelişir. Ayrıca, Museviliğin milliyetçi bir din olduğunu, milliyetçi bir tanrının ise olamayacağını eklemek yanlış olmayacaktır.
İSLAM’DA ETKİLEŞİMLER:
Ağaca çaput bağlamak, türbelere ziyarete gitmek, mezar taşı kullanmak ve daha birçok gelenek, paganizmden İslam’a geçmiş çeşitli alışkanlıklardır. Hemen hemen bütün İslam ülkelerinde benimsenmiş kubbe şeklinde cami yapımı aslen, Bizans’tan alınmıştır. Bizans İmparatorluğu ise tanrıça Kibele etkileşimleri ile kubbe mimarisini geliştirmiştir. Kubbe, Kibele’nin sembolüdür. Hatta tarihteki ilk kubbe şeklinde yapı, Roma’da Milattan Önce 27-25 yılları civarında yapılan, pagan tanrıları için tapınak olan Pantheon’dur. Ayrıca yeşilin ve doğanın kutsal kabul edilmesi paganizm ve İslam’ın ortak özelliğidir. Bunların dışında İslam’ın kutsal kitabı Kuran’ın, kendi döneminde yazıya aktarılması sonucu fazla etkileşim olmamıştır.
MODERN PAGANİZM
GÜNLÜK HAYATTA PAGAN KÖKENLİ İNANIŞLAR
Yılbaşı kutlaması ve Çam Ağacı Süsleme ( dünya ağacı inancından )
Cadılar Bayramı ( gothic paganizmden )
Paskalya ( doğa ana inancından )
İslam ile paganizmin karışımı olan Alevilik ( Anadolu paganizminden )
Nevruz ve Ateş Üzerinden Atlama şeklinde yapılan kutlamalar ( doğacılıktan )
Hıdrellez ( doğacılıktan )   
Sevgililer Günü ( doğa ana inancından )
Türbe Ziyareti ( ölümsüzlük ve doğa ana dengesi inancından )
Camilerin Kubbe şeklindeki mimarisi, Kibele etkileşimi ( Kibele’den )
İngilizce, Almanca ve birçok Avrupa dilinde gün isimleri ( Avrupa paganizminden )
Dilek, ibadet ve anı amacıyla mum yakmak ( paganizmden )
Dilek ağacı ve ağaca çaput bağlamak ( dünya ağacı inancından )
Nazar boncuğu ( Türk tanrısı Tengri’nin mavi gözünden )
Saygı Duruşu ( doğacılıktan )
Tütsü ( wiccadan )        
Astroloji ve Fal ( wiccadan )
Hıristiyanlığın büyük bölümü ( paganizmden )
Birçok ülkenin bayrağında bulunan beş köşeli yıldız ( pagan inancındaki 5 ana elementten )
Uğurlama amacı ile gidenin arkasından su dökmek ( paganizmden )
Merdiven altından geçmenin uğursuz sayılması ( Keltik üçlü ay tanrıçasından )
Birçok batıl inanç
Suya para atarak dilek dilemek ( doğa ana inancından )
Tahtaya Vurmak ( dünya ağacı inancından )
WİCCA (VIKA) VE CADILIK
Son zamanlarda Da Vinci Şifresi, Harry Potter serileri, Avatar, Şirinler, the Emerald Forest vs. gibi Paganizm destekçisi filmlerin etkisiyle Wicca’ya olan ilgi oldukça fazla oranda arttı. Bu tür filmler normalde paganizm kültürünü seyirciye vermesine rağmen, kişiye içinde büyüyü, efsaneyi ve eğlenceyi barındıran tarihi olmayan ve sonradan meydana gelmiş Wicca felsefesi daha kolay gelmiştir.
Wicca aslında olmayan bir felsefedir. Ortaçağ’da Katolik Kilise’sinin, sayıları aşırı artan Paganları yok etmek için, binlerce pagan kadınını büyücü iddiasıyla çarmıha gerip, yakarak öldürmesi bir soykırım ve Wicca’nın temelleridir. Aslında paganlar büyüye önem vermiştir ama hiçbir zaman cadı olmamıştır, ancak ne var ki Katolik Kilise’sinin Wicca etkileri günümüzde hala devam ediyor. Yapay kültür Wicca ise yükselişini sürdürüyor.


BÜYÜ İLE DOĞA ENERJİSİNİN FARKI

Öz paganizm'de büyü kavramı, günümüzdekinden farklıdır. Doğa ile bir olmayı başarmış, tanrıçayı hissetmiş kişiler, ki bu kişilerin cinsiyeti tanrıçaya olan yakınlıkları nedeniyle genellikle dişidir, doğa enerjisini kullanarak büyücülük kültürüyle uğraşmışlardır. Sanılanın aksine paganizmde büyücülük şişe şişe kimyasal maddelerin karıştırılması, hayvan dışkıları ve vücutlarından parçaların bir kazan içinde birleştirilmesiyle oluşturulmuş iksirler değildir. Evet, hayvansal maddeler ve kazanlar kullanılmıştır ancak yapılış düzeni daha farklıdır. Doğanın birincil enerjisi olan Toprak elementi öncülüğünde 5 ana elementten yararlanılarak çeşitli tılsımlar yapılmaya çalışılmıştır. Doğa enerjisini almanın en kolay üç yolu ise, cinsel ilişkiye girmek, tanrıçaya tapınmak ve doğa ile bir bütün olmaktadır. Genelde pagan büyücüleri üçüncü yolu seçmiş ve doğa ile bütün olmak için çeşitli hayvanların vücutlarını, dolayısıyla onların vücutlarında bulunan element ve enerjileri kullanmaya çalışmışlardır.

SON DİN OLARAK İSLAM:
Bilimsel kaynakların gösterdiği üzere Hıristiyanlık ve Musevilik çok büyük oranda bozulmalara uğramıştır. Hıristiyanlık paganizmden, Musevilik ise milliyetçi akımlardan etkilenmiştir. Âdem ile Havva’nın dininin, ve onların dininden bozulmalara uğramış ilk ve öz paganizmin,
Hıristiyanlıkta geçen tanrı daha doğrusu tanrıça, paganizmin üçlü ay tanrıçasından gelmektedir. İsa’nın sokulduğu kalıp ise direk olarak güneş tanrısının yeridir. Hıristiyanlığın temelini oluşturan kutsal üçleme ise tanrıça paganizminden gelmektedir. Bunun dışında Musevilik ile İslam’daki benzerlikler oldukça fazladır. Musevilik ve İslam’ın tanrısı ister adı Allah olsun ister Yehova olsun aynıdır. Hıristiyanlığınki ise farklıdır. Ek olarak Hıristiyanlık çok büyük oranda bozulmuştur ve başka dinlerden etkilenmiştir.

Can Güzel'e bu güzel yazı için teşekkür ederim, ellerine ve emeğine sağlık. http://www.notral.com/
Alıntıdır!